9 Haziran 2008 Pazartesi

Tarlalardan, soframıza gelen mucize...

Ne demiş Aşık Veysel;

Dost dost diye nicesine sarıldım
Benim sadık yarim kara topraktır.
Beyhude dolandım boşa yoruldum
Benim sadık yarim kara topraktır.
............

Koyun verdi kuzu verdi süt verdi
Yemek verdi ekmek verdi et verdi
Kazma ile dövmeyince kıt verdi
Benim sadık yarim kara topraktır.
...........
Karnın yardım kazma ile bel ile
Yüzün yırttım tırnak ile el ile
Yine beni karşıladı gül ile
Benim sadık yarim kara topraktır..
..........

Küçük bir çiçek.. Henüz solgun, tam canlanmamış. Ama bir haftayı bulmaz canlanır tohum saçar ve kan kırmızı domatese dönüşür. Bu mucize değildir de nedir ki?

Ya o köklerini hiç kopmayacakmış gibi toprağa salan, salatalarımızın baştacı, yemeklerimizin olmazsa olmazı soğan....Ne kadarda ihtişamlı görünüyor toprağın üstünde. Adeta sahiplenmiş, "buralar benden sorulur efendi" der gibi başını yükseltmiş bulutlara...

Toprak... Yağmurla beraber, elinden geleni esirgemeyen, bir alıp bin veren, bolluk, bereket, zenginlik getiren toprak..

Ve kadınlarımız... Toprak gibi cömert, toprak gibi canlı, toprak gibi nazlı kadınlarımız.



Hiç yorum yok: